Malum ola ki Tevhidi ilahi üç kısımdır. Evvelki, Tevhidi Ef’al’dir. Tevhidi ef’al demek; Âşık olan kimse ef’ali hissiye ve ef’ali kalbîye ve afakîye ve enfüsîye verasında Hazreti Maşuk’u kalbiyle müşahede eder, her fiili hisseder ise, maşukun fiili ol fiil ile zahir olduğunu zevk eder.
İkincisi, Tevhidi Sıfat’dır. Tevhidi Sıfat demek; Âşık olan kimse Hazreti Maşuk’un evsafı kemalini, kemali mahsusunda ve makulünde kalbi ile müşahede eder. Her mevcut, mahsus ve makul her birisi Hazreti Maşuk’un bir kemal sıfatının mazharıdır. Âşık olan kimse Hazreti Maşuk’un kemal sıfatlarını zerratı âlemin verasında zevk eder.
Üçüncüsü, Tevhidi Zat’dır. Tevhidi zat demek; Vahdeti zatiyeyi kesreti mezahir ile müşahede etmektir. Ve kesreti mezahiri, vahdeti zatiye ile müşahede eylemektir. Vahdeti zatiyenin zuhuru kesret iledir. Ve kesretin vücudu vahdet iledir. Vahdet tekessür etmeyince âyanda zahir olmaz. Ol kesret Hazreti Maşuk’un zatıdır. Ol meratib iki kısımdır. Birisi müessiredir. Esmai zatiye ve evsafı fiiliyedir. Ve birisi müteessiredir. Elvanı hissiye ve akliyedir. Makamı velayetin nihayeti budur. Gayrı makam yoktur. Ancak Makamı Muhammediye’dir. Ona kimse vasıl olamaz. Vereseler vasıl olurlar. Hu, hu, hu…